9 Ekim 2009 Cuma

DUYURU!

Tûtî Ekibi 10 Ekim Cumartesi 14.30'da Turhan Kitabevi'nin önünde buluşuyor... Katılmak isteyen herkesi bekliyoruz :)

2 Ekim 2009 Cuma

Yıl:1 Sayı:2 [Eylül Ekim Kasım 2009]

VAKİT YİNE TÛTÎ’NİN!


Tûtî Edebiyat Eylemi, ikinci sayısıyla yayın hayatına devam ediyor.



***


Tûti, her şeye rağmen tekrar kitabevlerinde, raflardaki yerini aldı ve inşallah, bu durum üç ayda bir tekrarlanacak. “Her şeye rağmen” diyorum, belki biraz mübalağa ediyorum. Ama uygun tabirle, kendi yağıyla kavrulan her dergi, her küçük dergi her şeye rağmen çıkar, her şeye rağmen ayakta durur. Yahut, her şeyin içinde kaybolur gider. Tûtî, ayakta durmak, belki yürüyebilmek için hayatını idame edecek. Bunun için çile çekecek. Yok hayır, hayatını idame etmek için çile çekmeyi göze alamıyorsa, idam edilecek!


***


Tûtî’nin ikinci sayısı, güz sayısı elinizde… Bu sayı daha renkli ve daha çok sindi içimize. Bir şeyler yavaş yavaş değişiyor, iyileşiyor. Tûtî’nin duruşu zamanla yerine oturacak düşüncesindeyiz. Zaten, Tûtî bir şeyleri değiştirmek için ortaya çıkmadı ve istediği duruşu zamanla kazanacak. Bu sayıda da bizi ciddiye alan herkese yer vermeye çalışsak da, istediğimiz hâlde yer veremediğimiz isimler oldu. Onlara ileriki sayılarda yer vermeye çalışacağız. Bu sayıda yirmiye yakın isim var, bunların birçoğunu geçen sayıdan tanıyorsunuz. Sevindirici olan Tûtî’yi alıp okuyup ya da bir yerlerden duyup bize yazı gönderen pek çok arkadaşın varlığı…


***


Tûtî, evladımız gibi… Matbaadan henüz çıkmış, elimize verilen o ilk nüsha, sıcacık… İşte bu sıcaklığı yaşadığımız an, “Her şeye değdi!” dedik. Artık bir evladımız vardı. Evladını okula bırakan biri gibi bıraktık Tûtî’yi kitabevlerinin raflarına, arkaya dönüp baktık bilmem kaç defa. Kitabevlerinin rafları daha bir güzel göründü gözümüze, daha bir sıcak… Tûtî, raflarda tükendikçe biz her şeye rağmen heyecanlanıyorduk. Böyle geçti üç ay… Sonra, Nihan Sakarya’ya gitti, Emrah Sziged’e… Bu zorunlu ve de -inşallah- geçici ayrılık hiç iyi gelmedi bize. Onlar oradan yazıyorlar şimdi Tûtî’ye… Bu yazıyı yazmak da yine bana düştü.


***


Tûtî’nin ikinci sayısına bir göz atalım. Bu sayımızda da şiir, hikâye, denemenin yanında inceleme, eleştiri ve tanıtım yazıları var. Tabi (kara)mizah yazılarını da unutmayalım. Bakalım kimler var bu sayıda: Ahmet Demir (şiir), Ahmet İlyas (şiir, hikâye), Deniz Depe (hikâye, inceleme), Emine Tuğcu (inceleme), Emrah Tunç (hikâye, deneme, inceleme), Faruk Saim Akhan (şiir), Hicret Adnan (şiir), İnanç Baral (eleştiri), Melike Demir (tanıtım), Nihan Yücel (mizah), Onur Aydın (hikâye, inceleme), Özlem Bay (inceleme), Seda Koca (deneme), Sezaver Çapçı (inceleme), Şeyma Toruntay (hikâye, inceleme), Ünsal Genç (hikâye), Zehra Gülrû Onat (tanıtım) ve ben (şiir, mizah, tanıtım).


***


Bu arada bizim Tûtî, kış sayısı için evine kapandı. Tüm zamanını kütüphesinde geçiriyor. Gündüzleri kitap başında geceleri daktilo…


***


Nasipse üçüncü sayımızda -kış sayısında- buluşmak ümidiyle. Edebiyatla kalın.


Mehmet Selim Özban



İçindekiler:


Mehmet Selim Özban - Vakit Yine Tuti'nin

Şiir

Ahmet İlyas - Yarış
Ahmet Demir - Karanfil
Mehmet Selim Özban - Ölümüm
Faruk Saim Akhan – Ur

Hikaye

Emrah Tunç – Simetri

Ünsal Genç - Düzeltme

Ahmet İlyas - Ekmek Kavgası

Onur Aydın - Bir Paket Marlbora
Şeyma Toruntay - Şathiye
Deniz Depe - Üç Silahşörler ve Karanlık

Deneme
Emrah Tunç - Sünbüli Günler

Seda Koca - Ve Aşk İmiş Her Ne Var Alemde!

İnceleme

Emine Tuğcu - Mai ve Siyah Bir Birey: Ahmet Cemil
Onur Aydın - Tutunmak Biraz da Olsa, Tutunamayanlar'a

Şeyma Toruntay - Sadık Hidayet'in Kör Baykuş'u Üzerine 1

Deniz Depe - Maria Puder'in İzinde 1
Emrah Tunç - Tanpınar Yazı Dizisi 2: Hayat Karşısında Bir Duruş Şekli: Düşünceler

Özlem Bay - Göstergebilimsel Bir Çözümleme Denemesi: Tevfik Fikret, "İnanmak İhtiyacı"

Sezaver Çapçı - Jean Paul Sartre, Edebiyat Nedir?

Eleştiri

İnanç Baral - Değişen Dünyada Soyyapıt 1

Tanıtım

Melike Demir - Ian McEwan-Siyah Köpekler

Zehra Gülrû Onat - Kötü Bir Yılın Güncesi

Mehmet Selim Özban - Müsvedde

Mizah
Nihan Yücel - Yapılası Zırva

Mehmet Selim Özban - Ankaralı Vatandaşın Gözlüğünden

Nihan Yücel - Başlık Hazırdı: Duvar

Yıl:1 Sayı:1 [Haziran-Temmuz-Ağustos 2009]

Vakit Şimdi Tûtî’nin!



Dikkat! Bu bir takdim yazısıdır. Önce bu yazı okunur. Ona göre! Yeri gelmişken söyleyelim. Öyle bilindik takdim yazılarından birini bekliyorsanız, boşuna beklemeyin. Okumanız yeterli.



Bu acayip yazı, sizin için ne ifade eder, bilemiyorum. Bilmek de istemem. Çünkü bu, sadece önemli bir yazı, değerli değil! Ve ben, önemli yazılar yazmaktan hiç haz etmem! Önemli olmaktan da… Önemli olmak, umrumda bile değildir! Yalnızca önemli olan şey değersizdir; yalnızca değerli olan şey ise önem ifade etmeyebilir. Bununsa hiçbir “önemi” yoktur(!) Önem, zaten tek başına hiçbir şey ifade etmez.



Biz, değerli olmak isteriz. Tüm çabamız bunun içindir. Eminiz ki, Tûtî de -bir kesim için- hiçbir önem ifade etmeyecek. Buna gerek de yok. Ama Tûtî, bizim için değerli; sizin için de değer ifade edebilmesi ümidiyle çıktık bu çileli yola.



***


Dikkat! Bu yazı bir manifesto değildir. Yani biz, edebiyatta çığır açmayacağız. Biz, olagelen hiçbir şeyi de değiştirmeyeceğiz. Bunları söylüyorum ki, bir ihtimal, bir anda ortalık karışır da her şey allak bullak olursa bizden bilmeyin. Misal, postmodern edebiyat yıkılır da bilmem ne edebiyatı onun tahtıana kurulursa bilin ki bunu biz yapmadık, en azından şimdilik. Ki zaten, postmodern edebiyat da henüz çocukluk çağında ya, hayırlısı…



Necip Fazıl’ın dediği gibi, “Boş kâğıt, herkes için değerlidir; kâğıdın üzerine bir şey bastınız mı, kâğıt değerden düşer!” Necip Fazıl, bu yüzden Büyük Doğu’yu çıkarmayı bırakır. Biz, bunu bile bile Tûtî’yi çıkarıyoruz. Ona ya da bu yolda çile çeken diğerlerine; Nazım Hikmet’e, Tevfik Fikret’e inat olsun diye değil. Onlar, çile çekmiş bile bile; biz, bu yolda çile çekmek için yapıyoruz. Hepsi bu! Ha, illa inat olmak içinse evet birilerine inat olsun diye de yapıyoruz, onlar biliyorlar kendilerini…


***


Dikkat! Tûtî, bir edebiyat eylemidir. Edebiyat ise ciddi bir iştir, şakaya gelmez. Biz, “Ce!” deyip gitmek için yapmıyoruz bu işi. Gerçi ne olacağımız da belli değil ya! Peki, niçin yapıyoruz? Söyleyelim efendim.



Etrafta bir yığın edebiyat dergisi var. Onlar öyle olduklarını söylüyorlar, biz de öyle değiller demi-yoruz. Bunu söylemek de harcımız değil, biliyoruz. Ama bir şeyler eksik gibi geliyor bize. Hatta, gibi de de-ğil, öyle! Hâliyle dergiler, aynı anda pek çok metne yer verebilirler. Dolayısıyla, dergilerin bir gayesi de yeni yazmaya başlayan kişilerin yazılarına dergilerinde yer vermek olmalıdır. Ama ne yazık ki, yığınla olarak nitelendirebileceğimiz edebiyat dergileri arasından yalnızca birkaçı bu gayeyi güdüyor. Bu kendinden ol-mayanı yok sayma işi de kanımıza dokunuyor.



Biz, Tûtî adıyla bir edebiyat eylemine kalkıştık ve istedik ki burada bizi ciddiye alan herkese yer verebilelim. Öyle de oldu. Burada yazılarına yer verdiğimiz otuza yakın isim var. Bir kısmı tecrübeli ve kaliteli kalemler ama çoğunluk kısmın -buna ben de dâhilim- ya yayımlanmış birkaç yazısı var ya da ilk defa bir yerde yazısı yayımlanacak. İşte biz burada -bizi ciddiye alan- otuza yakın ismi bir araya getirdik. Bakalım bir sonrakinde hangi isimler peyda olacak? Bir sonraki olabilecek mi, kim bilir…



***


Dikkat! Bu yazı bitmek üzere… Haberin olsun, ey okuyucu! Son olarak biraz Tûtî’nin hikâyesini anlatalım.



Tûtî, namıdiğer papağan. Ama bu papağan, öyle sıradan bir papağan değil. Bugüne kadar kendisine ezberletilen tüm kelamları harfiyen tekrar etmiş durmuş ve artık taklit etmekten biraz sıkılmış. İnsanların arasında dura dura onlar gibi olmuş. Bir gün -her nasıl olduysa- okumayı öğrenmiş. Gel zaman git zaman, kitaplarla hemhâl olmuş. Ne bulduysa okumuş, öyle çok okumuş ki gözleri bozulmuş bizimkinin. Ama oku-maktan bıkmamış. Ha bire düşünüp durmuş ve küçücük beyni büyümüş. Sadece içi değil, dışı da değişmiş bizim papağanın. Tüyleri daha bir gür ve rengârenk çıkmaya başlamış. Dahası da var. Esvabını giymiş, gözlüğünü takmış, kulağında küpe, cebinde bir köstekli ve elinde tesbihle dolaşır olmuş. Günlerden bir gün bir de bakmışlar ki ne görsünler! Bizim papağan; esvabını giymiş, gözlüğünü takmış, tutmuş kalemi yazıyor. Anlayacağınız bizimkisi de Fare Firmin gibi “hümanist, entel, serseri” olup çıkmış. Allah sonunu hayır etsin.



***


Bu sayı yaz sayısı. Nasip olursa eğer ikinci sayımızda -güz sayısında- buluşmak ümidiyle hoşçakalın..


Mehmet Selim Özban


İçindekiler:

Mehmet Selim Özban - Takdim
Ahmet Demir - İlkyaz
Ahmet İlyas - Oturak
Mehmet Selim Özban - Ölüm
Mehmet Ahmet - Gül ve Bülbül
Musa Bilik - Ayrılık Ayazı
Sümeyye Erdem - Bir Yokmuş
Betül Erdem - İkimizin Arasında
Emrah Tunç - Gaipten Sesler Korosu
Şeyma Toruntay - Adam, Kadın ve Dört Kişi
Deniz Depe - Üç
Mehmet Ekin Akkaya - Karşı Koyuş
Mesut Gültekin - Soğuk Bir Kış Akşamı
Berk Yılmaz - Kayıp Lezzet
Tuğçe Seyhat Akbabaöz - Töre
Onur Aydın - Ülkesinde Yabancı
Mehmet Selim Özban - Niyet
Emrah Tunç - Yol
Nihan Yücel - Men Dakka Dukka!
Eda Yanık - Fark
Onur Aydın - Akvaryum:Alışveriş Merkezleri
Seda Koca - Aşk İsyan Ediyor
Ahmet Can Kaplan - Yaşam Bir Telaş
Seda Yanık - Yorgun
Seda Çağlar - Şimdi Yeni Şeyler Söylemek Lazım
Nidağ Yiğit - Dikenin Gelinliği
Mehmet Ekin Akkaya - Tek Başına
Şeyma Toruntay - Ahbar-ı Asara Tamim-i Enzar'da Ahmet Mithat'ın Batı Romanına Bakışı
Sezaver Çapçı - Zebercet: Oteldeki Yeşil Gölge
Emrah Tunç - Tanpınar Yazı Dizisi 1 : Tanpınar'la Bir "Ara"da
Gökçehan Ağaoğlu - Çocuk Kahramanlar
Halil İlteriş Kutlu - Şeyh Galib'in Rubailerindeki Mevlevilik Unsurları
Deniz Depe - Elif Şafak'ın Aşk Romanı Üzerine: Gerisi Ve Saire
Özlem Kuyulu - Slumdog Millionaire
Melike Demir - Firmin
Mehmet Selim Özban - Yumuşakge Edebiyat Eylemi
Özkan Özcan - Kültür Sanat